Erzincan İmam Hatip mezun ve Mensupları Derneği (ERİHMED)tarafından sosyal projeler kapsamında başlatılan “Gelin Canlar Bir Olalım ”projesi ile Erzincan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Alıcı Hoşgörü ve Kudüs konulu Konferans verdi.
Erzincan İmam Hatip mezun ve Mensupları Derneği toplantı salonunda gerçekleştirilen konferansa Erzincan İmam Hatip Okulları Platform Başkanı Ali Şimşek ve genç Önder üyeleri ile öğrenciler katıldı.
Erzincan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Alıcı Hoşgörü ve Kudüs konulu Konferansına Kudüs Müslümanların elinde bir hoşgörü şehrine dönüştü diyerek başladığı konuşmasına ; “ Müslümanlar Kudüs şehrini tekelcilikten tahriften kurtarıp insanlığın tüm irfanı birikimlerini kucaklayan, medeniyet inşa edici özelliğini koruyan, Allah’ın dinini yayanların tavrıyla yani ihya edici bir şehre dönüştürdüler.
Aslında hoşgörü Mekke’yi fetheden Hz. Peygamberin (S.A.V.) tavrıdır. Hoşgörü bizzat Arabistan’dan kalkıp şehri fetheden Hz. Ömer’in tavrı, zalim Haçlıların elinden şehri kurtaran Selahaddin-i Eyyubi’nin tavrı, Yavuz Sultan Selim’in tavrıdır. Ve bizim tavrımızdır.
Kur’an-ı Kerim, Isra suresi birinci ayetiyle Kudüs’e ve Mescit-i Aksa ’ya işaret etmektedir:
“Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescit-i Harem’den, çevresini mübarek kıldığımız Mescit-i Aksâ’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.” (Isra suresi, 1. ayet.)
Tarih boyunca Müslümanlar, Kudüs’ün kutsallığı ile Mescit-i Aksa’nın kutsallığını özdeşleştirmişler ne geçmişteki nebevi şanını politik amaçlarla kurgulayan Siyonistler gibi bir baskı aracına dönüştürmüşler ne de evanjeliklerin tekelci ve arındırılmış göksel Kudüs’üne çevirmişlerdir. Müslümanların Kudüs’ü reel politik bir anlam taşır ve bunu yansıtır. Daha açık bir ifadeyle Müslümanlar, barışı insanlar arasında yayan Kudüs’e girerken Hz. Süleyman’ın kral olarak niyazda bulunduğu, Hz. Peygamberin Isra’yı ve Miracı gerçekleştirdiği bir barış yurdu olarak görmüşlerdir. Selahaddin Eyyubi’nin gayesi bu şehri asli işlevine tekrar kavuşturmaktı.
Yine Osmanlı kaynakları bize göstermektedir ki bu kilisenin anahtarı Hıristiyan mezhebi ve görüşüne mensup kişilerin değil bir Müslüman ailenin elindedir. Bu Müslümanlara duyulan güvenin, İslam’ın barış yapıcı gücünün ve Kudüs’e bakışının bir özeti sayılmalıdır. Zira günümüzde bile şehrin giriş kapılarının birinde “La ilahe illallah İbrahim Halilullah (Allah’tan başka ilah yoktur İbrahim Allah’ın dostudur.)” yazan Osmanlı kitabesi, şehrin Müslümanlar elinde kuşatıcı, barışçı, koruyucu ve kollayıcı statüsünü gelip geçenlere haykırmaktadır. Bu kitabe aynı zamanda Aziz Milletimizin ufkunun genişliğini ve kucaklayıcı Osmanlı barışının en büyük delilidir. Zira sahip olduğu politik gücü, Siyonistler ve Evanjelikler gibi tek tipleştirmek ve zulmetmek için değil mazlumları koruyup kollamak, hakkı izhar edip batılı izale etmek için kullanır.
Sonuçta Müslümanların tarih boyunca bir hoşgörü yurduna dönüştürdükleri Kudüs, Müslümanların elinde gerçek hüviyetine kavuşmuş ve gelecekte de barış yurdu statüsünü yine Müslümanlar eliyle yeniden kazanacaktır. Bu bilinç olmazsa bu mübarek şehir, tarih boyunca şahit olduğu zulümlere yeniden maruz kalacak; acı, kan ve gözyaşından başka insanlığa sunacak şeyleri olmayan hoşgörünün olmadığı bunun yerine tekelci ve tahripçi anlayışın hâkim olduğu bir zihniyetin eline geçebilecektir” dedi.
Konuşmalarının ardından katılımcı gençlerin yoğun olarak sordukları sorulara içtenlikle cevap veren Erzincan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Alıcı ile daha sonra gençler toplu olarak fotoğraf çekildiler.