Cumhuriyetin kuruluşunun 95’nci yılı kutlamaları kapsamında Erzincan Valisi Ali Arslantaş ve eşi Hatice Arslantaş ev sahipliğinde 29 Ekim Cumhuriyet bayramı resepsiyonu verildi.
Erzincan İl Müftülük Konferans Salonu hol’ünde düzenlenen resepsiyona Erzincan Valisi Ali Arslantaş ve Eşi Hatice Arslantaş’ın yanı sıra Gençlik Ve Spor Bakanlığı Bakan Yardımcısı Sinan Aksu, 3. Ordu Komutanı Orgeneral İsmail Serdar Savaş, Eşi Nesrin Savaş, Erzincan Belediye Başkanı Sayın Cemalettin Başsoy, kamu kurum müdürleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, askeri ve mülki erkân, şehit yakınları ve gaziler ile davetliler katıldı.
Düzenlenen resepsiyonda konuşan Erzincan Valisi Ali Arslantaş; “Bir asra yaklaşan Cumhuriyetimizin kuruluşunun 95. yılını birlik ve beraberlik içerisinde büyük bir gurur ve coşku ile kutluyoruz. Bugün halkın iradesinin hâkim olduğu, insanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesiyle yönetilen güçlü Türkiye’nin doğum günü. Bugün, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk’le başlayan kutlu yürüyüşümüzün yıl dönümü.
Cumhuriyet Bayramı, Türk milletinin makûs talihini değiştirerek bağımsızlık ve hürriyetinden asla taviz vermeyeceğinin bir göstergesidir. Cumhuriyet Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çağdaş dünyada haklı yerini alma kararlılığının yıldönümüdür. Birlik ve beraberliğimizi koruyarak milletçe sahiplendiğimiz demokratik rejim anlayışında, olmaz denileni başarmanın azim ve kararlılığını, haklı sevincini sizinle paylaşmaktan dolayı mutlu ve bahtiyarım.Zafer ve hürriyet kervanının temel taşı olan Cumhuriyet’ten aldığımız hızla, yöneldiğimiz bilimsel ve teknik çalışmalarla ülkemizi çağdaş uygarlığın doruğuna yükseltmek için olanca gücümüzü harcarsak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran ecdadımıza en anlamlı şekilde şükran borcumuzu ödemiş olacağız.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, kültürel yapımızı çok iyi tahlil ederek ifade ettiği gibi; “ Türk milletinin tabiat ve âdetlerine en uygun olan idare cumhuriyet idaresidir.“ Yine kendi ifadesiyle; “ Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslarıyla Türk milletini emin ve sağlam bir istikbal yoluna koyduğu kadar, asıl, fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur.“Bugün geldiğimiz noktada, bize emanet olarak verilen Cumhuriyetimizi gelecek nesillerimize en emin şekliyle aktarmak zorundayız. Cumhuriyetin sonsuza dek yaşayacağından emin olmalıyız.
Her türlü totaliter rejim özlemcilerinin demokrasiyle taçlanmış bir Cumhuriyette iştahları daima kursaklarında kalacaktır. Sakın ümitsiz olmayın. Çünkü bu kadar karanlığa rağmen 21. Yüzyıl aynı zamanda medeniyetimizin, insanlık değerlerimizin yeniden yükseldiği, üçyüz dörtyüz yıllık bir makasın kapanmaya başladığı bir yüzyıldır. Bu gün yaşananlar bu yükselişin doğum sancılarıdır. İstiklal marşımızdaki ifadesiyle, tek dişi kalmış bir canavarın, sömürgeciliğe yaslanarak yükselmiş bir medeniyetin, bilgeliğe, merhamete ve vicdanlara dayanarak yükselmiş, kadim bir medeniyet karşısında erimeye başladığı bir yüzyıldır. Artık dünyada tek ülkenin liderliği bir hayaldir. Tek bir ülkenin seçenek olduğu günler geride kalmıştır. Zaman zaman yaşadığımız geçici sıkıntılar kimsenin moralini bozmasın.Kimseyi umutsuzluğa sürüklemesin. Bizde bir laf vardır. “Hırsız boş eve girmez.” Bu gün üzerimizde kurulmak istenen küresel baskının belki de en net tarifi budur. Türkiye’nin güçlenmesi birilerini panikletmiştir. Milletin iradesi, birliği, kalkınma azmi, gelecek hedefleri birilerini panikletmiştir. Bizim evlatlarımızın insansız hava aracı yapması, helikopter yapması, yaptığı helikopteri ihraç etmesi, sipariş alması, bu araçlarla terörle mücadele etmemiz, pkknındeaşın tepesine binmemiz, birilerini panikletmiştir. Afrin’e giremezsin diyenlere karşı evlatlarımızın, Mehmetçiğimizin, jandarma özel harekatımızın, polis özel harekatımızın afrinin göbeğindeolması onların ezberlerini bozmuştur. Bir liderin etrafında, ayyıldızlı bayrağın altında kenetlenmemiz, dik durmamız birilerini panikletmiştir.
Bilge kral Aliyaizzetbegoviç Türklere yazdığı nasihat dolu mektubunda Bosna Hersekte yaşananları anlattıktan sonra bakın ne diyor: Ben Aliya. izzetbegoviç. Bosna-Hersek’in cumhurbaşkanıyım. Sizi Devlet-i Aliyye’nin en güzel şehirlerinden birinden, Bosna Sarayı’ndan, sizin daha sık kullandığınız haliyle Saraybosna’dan selamlıyorum.
Unutma, Türk’ün evladı! Sömürgeciler, bütün ilkeleri kendi menfaatleri için koyuyorlar ve kendi çıkarlarını korumak için denklem kuruyorlar. Onların demokrasi dedikleri, hürriyet dedikleri, aidiyet dedikleri, barış ve hoşgörü dedikleri ilkeler, Saraybosna’da, Srebrenitsa’da, Mostar’da toprağın altına gömüldü. Hem de çok acı hatıralarla… Biz, kendi çocuklarımız en azından tebessüm edebilsinler diye yaşadıklarımızı yeni nesillere anlatmıyoruz, anlatmayacağız. Ama sen bizim yaşadıklarımızı sakın unutma! Onlar askerleriyle, basın ve medyasıyla, kurumlarıyla çok güçlüler. Onların güçlerinden değil, ikiyüzlü olmalarından kork. Biz, senin kardeşin olduğumuz için öldürüldük, boğazlandık, tecavüze uğradık.
Senin hafızana sahip olduğumuz için toplu mezarlara gömüldük, yok edildik.
Türk’ün Evladı, Bizim korumaya çalıştığımız sancak, Yemen’de, Çanakkale’de, Filistin’de, Kırım’da, Açe’de, Türkistan’da korunmak istenen sancaktı. O, ne bir dinin, ne bir ırkın, ne bir dilin, ne bir mezhebin sancağıydı. İnsanlığın, tek başına insan olmanın temsiliydi.
Sömürgecilerin karşısında sakın yere düşme. Biz, Çanakkale’den sonra direnişi devam ettiren nesiliz. Sen, direnişin değil, dirilişin nesli olacaksın. Korumak için değil, düzen kurmak için çalışacaksın. Sen varsan biz olacağız. Sen ayaktaysan biz yaşayacağız. Ama unutma!
Sömürgeciler, seni tamamen Asya’ya sürmek için planlarını adım adım işletecekler. Bir gün sıra sana da gelecek. Seni yok etmek için bin yıldır hazırlananlar, bir gün bile durmadan çalışıyorlar. Sen Türk’sün. Bir ırk, bir din, bir mezhep değilsin, olamazsın.
Batı, Haçlı Seferlerini düzenlerken Araplara Arap demiyordu, Türk diyordu. Çanakkale’de Kürtleri boğazlarken onlara Kürt demiyordu, Türk diyordu. Ne zaman ki onlar çıkarı için yeni devletlere ihtiyaç duydu, Arap’a Arap demeye başladı. Seni ondan, onu senden ayırdı. Bugün de Kürt’ü senden, seni Kürt’ten ayırmak için gece ve gündüz çalışıyor.
Türk’ün Evladı, Biz Boşnak’ız ama Türk’üz de. Sen de kalbimde taşıdığım acıyı taşıdığın kadar Boşnak’sın. Utanacak tarihimiz, saklayacak hafızamız yok. Sırp’a karşı sorumlu olduğumuz için değil, yasayla zorunlu kılındığı için değil, kimimiz dinimiz, kimimiz milletimiz, kimimiz Kitabımız, kimimiz ahlakımız sebebiyle vicdan sahibi olduk. Birileri öyle istediği için değil, vicdan bunu tarif ettiği için hiçbir milletin diline, dinine, mezhebine karışmadık. Mezarlarını çiğnemedik, ibadethanelerini yıkmadık, kadınlarına tecavüz etmedik, bebeklerini boğazlamadık. Sen var olmak zorundasın. Bu yüzden bir ve beraber olmak zorundasın. Sömürgecilerin tezgâhıyla saflara ayrışmamalısın.
Türk’ün Evladı, Bizi, onların bize yaptıklarını ve sorumluluğunu sakın unutma. Diyordu Aliyaizzetbegoviç.
Düzenimizi, refahımızı, kardeşliğimizi bozacak girişimler geçmişte olduğu gibi şimdi de yarın da olacaktır. Fakat aziz milletimizin vatanına, bayrağına bağlılığı, ortak değerler etrafında bütünleşmiş olması, bu girişimlerin nafile olduğunu göstermektedir. Zira Mehmet Akif’in “top bile sindiremez“ dediği kadim, kudretli, yürekli insanlarımız sayesinde bu badireleri de kazasız belasız atlatacağımıza inancımız tamdır.” diye konuştu.
Erzincan Valisi Ali Arslantaş’ın konuşmalarının ardından Erzincan Valiliği’nin destekleri sonucu sanatçı Fırat Kemahlıoğlu’nun organizatörlüğünde “Erzincanlı Türküler” adı altında derlenerek çıkarılan albümdeki türküler tanınmış halk müziği sanatçıları tarafından seslendirildi. Büyük bir ilgiyle dinlenen türkülere Erzincan Valisi Ali Arslantaş’ın yanı sıra katılımcılarda zaman zaman eşlik etti. Yapımcılığını sanatçı Fırat Kemahlıoğlu’nun üstlendiği 13 türküden oluşan 2 CD’lik çalışma, geceye katılan konuklara hediye edildi.